70 DERDE DEVA MUCİZEVİ BİTKİ
“Başlıkta tarif edilen bitki hangisidir?” diye sorsak eminiz yüzde 99’unuz “sarımsak” cevabı verecektir. Ya da şöyle sorsak “Hangi bitki doğal bir antibiyotiktir?” Çoğunluk yine sarımsak diyecektir. İşte konumuz böyle kıymetli bir besin… Tadını ve kokusunu anlatmaya gerek yok çünkü herkes biliyor, peki ama hakkındaki şu bilgileri biliyor muydunuz?
Sarımsak deyince akıllara gelen ikinci isim soğandır ve bu boşuna değil. Bir kere sarımsak soğanlı bir bitkidir yani toprak altında baş oluşturur, ikincisi bildiğimiz soğan türleriyle hatta pırasa ile aynı familyadandır. Anavatanı Orta ve Batı Asya olsa da dünyanın her yerinde yetişebilir. Biz onu beyaz kılıfı içindeki haliyle tanırız ama sarımsak toprakta yetişirken pembeden mora rengârenk çiçekler açabilen bir bitkidir.
Sarımsağın gücü daha toprağında yetişirken kendisini gösterir. Pek çok bitkinin büyürken etkilendiği bazı hastalıklardan ve zararlılardan etkilenmez. Hatta tavşanları, köstebekleri kokusundan dolayı tarlalardan kaçırdığı söylenir. Bu özel bitkiye kendine has kokusunu ve acı tadını veren sorumlu ise kükürtlü bileşiği ile “allicin” isimli uçucu yağdır. Taze sarımsağın bir dişinde 4-5 mg allicin bulunduğu belirtilmektedir.
Sarımsağın tarihçesi binlerce yıl önceye kadar uzatılabilir. Eski Mısır krallarından Tutankamon’un mezarında bulunan sarımsaktan tutun da Antik Yunan’a, Çin’in eski devirlerine kadar izi sürülebilir. Mutfakta ve tıpta eş zamanlı olarak kullanılmıştır. Çok sayıda bilgin sarımsağın faydalarını sıralamış, onu ilaç yapımında kullanmış ve önermiştir. Büyük tıp bilgini İbn-i Sina da onlardan biridir.
Sarımsağın kalp ve damar hastalıklarına, kötü kolesterole, yüksek kan basıncına, mantar ve parazit enfeksiyonlarına karşı koruma kapasitesi olduğu biliniyor. Ayrıca kan sulandırıcı etkisi ve bağışıklık sistemini güçlendirmedeki rolü de ispatlanmış durumda. Kan şekerini dengelemekten kanser tedavisindeki etkisine faydaları saymakla bitmez. Doğal bir antibiyotik olarak tanımlanmasına neden olan ise Louis Pasteur’ün 19. yüzyılda yaptığı araştırma sonuçları olmuş.
Dünyadaki sarımsak üretiminin yüzde 80’i Çin’e aittir ve onu Hindistan izler. Ülkemizde ise sarımsak üretimi denince akıllara Kastamonu özellikle de Taşköprü ilçesi gelir, bununla birlikte Gaziantep de sarımsak üretiminde liderliği paylaşan şehirlerimiz arasındadır. Ilıman iklim olduğu sürece her yerde yetişebilen sarımsağı isterseniz balkonunuzda bile yetiştirebilirsiniz. Dikim için uygun zamanlar ise sonbahar ya da ilkbahar başı olacaktır.
Siyah sarımsak ise bildiğimiz beyaz sarımsağın 60 ile 90°C aralığında iki ay kadar bekletilerek ve hiçbir kimyasal katkı maddesi kullanmadan fermente edilmesiyle elde edilir. Bu süreçte, daha önce sözünü ettiğimiz allicin isimli bileşen çok daha güçlü yapıdaki s-allilsistein isimli maddeye dönüşür. Siyah sarımsağın besin öğeleri çok daha güçlüdür ve allicin maddesi dönüşüm yaşadığı için daha az koku içerir.
Uzmanlar sarımsağın tüm özelliklerinden yararlanabilmek için çiğ ve ezilmiş olarak yememiz gerektiğini söylüyorlar fakat kokusundan çekindiği için yiyemeyenler de yok değil. Et yemekleri başta olmak üzere sayısız tarife kattığı tat ve kokudan vazgeçmek de mümkün değil. Bu durumda en doğrusu daha çok sarımsak tüketebilmenin yollarını aramak olacaktır. Örneğin sarımsağı sütle kaynatarak özlerinin süte geçmesini sağlayabilir, sonra da sarımsak dişlerini ayırarak sütünüzü içebilirsiniz. Bu kürün bazı mide ve sindirim rahatsızlıklarına iyi geldiği düşünülüyor.
1,562 okunma